Otel, Ortakent-Yahşi plajının merkezî kısmında, aslında Bodrum’un banliyösü sayılabilecek bir yerde konumlanmış (Bodrum Kalesi’ne arabayla ulaşmamız yarım saatten fazla sürdü, trafikle birlikte). Solunda ve sağında benzer küçük aile otelleri, yakınında otobüs durağı, taksi durağı, dükkanların bulunduğu bir cadde var. Otel doğrudan araç trafiğine kapalı promenada yer alıyor; yürüyüş alanı boyunca kafeler ve restoranlar sıralanmış. Otelin kendi şezlongları var; sabah plaja çıktığımızda bizimkiler hariç sadece birkaç şezlongun dolu olduğunu görünce şaşırdık. Bu bölgedeki ziyaretçiler genelde öğleden sonra 15:00’ten sonra plaja geliyor ve akşam yemeği için plajdan restorana geçiş yapıyorlar. Genel olarak plaj donanımlı, temiz, hem çocuklar hem yetişkinler için uygun girişe sahip; tüm uzunluğu boyunca yüzülebiliyor, suda herhangi bir kısıtlama yok. Tek söyleyebileceğim plajın biraz dar olduğu ve şezlongların suya ve birbirine oldukça yakın yerleştirildiği; ancak temmuz başında sabahları plajın yoğun olmaması nedeniyle rahatsızlık yaratmıyordu. Su sporları rahatsız etmiyor, mazot kokusu yok. Otelin arazisi kompakt; daha çok şehir oteli havasında ve Anadolu kıyılarında uygulanan tatil anlayışından tamamen farklı. Burada animasyon, çocuk kulüpleri veya akşamları yüksek sesli müzik yok. Genel olarak sadece konaklama, restoran ve yeterince donanımlı bir plaj var. Komşu otellerde de durum aynı. Kahvaltı açık büfe, oldukça doyurucu, ürünler kaliteli ve lezzetli. Tabii ki 5* tatil otellerindeki çeşitlilik yok, ama bu bambaşka bir format. Öğle ve akşam yemekleri hem bu otelin restoranında hem de çevredeki diğer restoranlarda yenebilir; seçenek çok ve hepsi yürüme mesafesinde. Aracınızı otelden 200 metre uzaklıktaki bir otoparka bırakmanız teklif edilecek, bagajınız elektrikli arabayla taşınıyor. Otel sahipleri hoş bir izlenim bıraktılar, tatilin nasıl geçtiğini sordular ve samimi davrandılar.

Yemek daha iyi olabilirdi.

Plajın yanında